Filistin’de komünist hareket, ülkenin Arap sakinlerinden tamamen yalıtılmış olarak Siyonist hareketin sınırları içinde doğdu. Kökleri, çarlık Rusya’sındaki sosyalist Siyonizm hareketinde yatıyordu. Doğu Avrupa’da Yahudilerin yaşamını, hem Marksizm hem de Rusya’nın sanayileşmesiyle oluşan ekonomik değişiklikler ve çarlık baskısı etkiledi.(1) On dokuzuncu yüzyılın son on yılları ile yirminci yüzyılın ilk yıllarında Rusyalı Yahudiler çarlık karşıtı tüm partilere katılmışlardı, hatta 1905 ve 1917 devrimlerinin liderlerinden birçoğu Yahudi kökenliydi. Devrimciler arasında Yahudilerin oranı her zaman genel nüfus içindeki oranından yüksek olmuştur; bu gerçek, çoğunlukla Yahudilerin en çok kentsel alanlarda yaşamalarıyla, büyük bir Yahudi proletaryasının ve aydın tabakasının varlığıyla ve yalnızca proleter olarak değil, ulusal bir azınlık olarak da Yahudilerin çarlık rejiminden gördükleri baskıyla açıklanmıştır.
Ekim Devrimi’nin patlak vermesinden önce, Yahudi işçi sınıfının siyasal olarak bilinçli kesimi öncelikle Siyonist olmayan sosyalist partilerin saflarına katılmışlardı.(2) Yahudi işçi sınıfı içinde ağırlığı olan parti, sosyal demokrat Bund’du;(3) bu parti Rusya Sosyal Demokrat işçi Partisi’nin kuruluşuna katılmış(4), ama Yahudi proletaryasının temsili konusunda anlaşmazlığa düşerek kısa süre sonra oradan ayrılmıştı. Bund, zamanla, Siyonizmin aksine “ulusal kültürel özerklik” kavramını (5) esas alan bir ulusal ideolojiye evrildi. “Karşı devrimci kiliseyle yakın bağları olan bir burjuva hareketi”(6) olarak nitelediği Siyonizm’e kesinkes karşı çıkmayı sürdürmekle birlikte, 1910’da düzenlenen Onuncu Kongre’sinde Bund, “ulusallık” kavramının Yahudi halk için geçerli olduğunu kabul etti (7) ve partinin ideolojisinde ulusal unsur, sınıf mücadelesiyle eşit düzeyde tutulmaya başlandı.
1905 yılı, Rusya Yahudiliğinin tarihinde önemli bir dönüm noktası oluşturdu. Çeşitli sosyalist Siyonist grupların güçlenmesine, Bund’un Yahudiler üstündeki tekelinin sona ermesine ve 1905 devriminin yenilgisinden sonra baskıların yeniden şiddetlenmesine tanıklık etti. Rusya’da İşçi Siyonizm’inin kurulması, Yahudi sorununa sosyalist bir çözüm geliştirme girişimiydi. Nachman Syrkin, sosyalizm ile Siyonizm arasında köprü kurmaya çalışan ilk kişiydi ve bu ikisi arasında hiçbir çelişkinin olmadığını kanıtlamaya çalıştı (8). Ama İşçi Siyonizminin kuramsal ilkelerini başka bir Rusya Yahudisi, Ber Boroçov, geliştirdi (9). Boroçov’un “proleter Siyonizm” doktrini bağımsız bir Yahudi proletaryanın varlığını vurguluyordu ve Siyonizmi, genel olarak Yahudi halkın değil, Yahudi işçi sınıfının nesnel hareketinin ve çıkarlarının ifadesi olarak tanımlıyordu (10). Boroçov, ayrıca, tek bir ulus oluşturan Yahudi halkın çarpık ekonomik yapıdan zarar gördüklerini ileri sürüyordu ve bu çarpık yapıyı da ulusal bir toprağın olmayışına bağlıyordu. Boroçov’un fikirleri çeşitli sosyalist Siyonist grupların ortak zemini haline geldi ve bu gruplar 1906’da birleşerek Poalei Zion (Siyon İşçileri) Partisini oluşturdu (11). Partinin üyeleri iki gruptan geliyordu: Yahudi işçi hareketi içindeki milliyetçi unsurlar ve Siyonizm hareketi içindeki sosyalist unsurlar. Onları birleştiren, Siyonist özlemler ile sosyalist bir siyasal ve ekonomik programın bir araya gelmesiydi.
Filistin’de işçi Siyonizminin geçmişteki izleri, doğrudan doğruya, 1905 Rus Devrimi’nin başarısız olmasından kaynaklanan ikinci Yahudi göç dalgasına (1904-1914) kadar sürülebilir. Filistin’e gelen birinci göç dalgası (1882-1903) ağırlıklı olarak Siyonist bir nitelik taşımamasına ve çok sayıda proleter unsur içermemesine (12) rağmen, ikinci dalga, “sosyalist ideallerden ilham alan” ve geçmişte çarlık karşıtı Rus işçi hareketi içinde etkinlik göstermiş olan çok sayıda genç işçiyi kapsıyordu (13). Poalei Zion üyeleri, gelecekteki sosyalist Yahudi devleti için Filistin’de bir üs yaratma arzusunun yönlendirdiği bu göç dalgasına katıldılar ve oraya vardıklarında, “yaratılma sürecindeki Filistinli işçi sınıfının partisi” olduklarını ilan ettiler.”(14) Filistin’de 1905’te kurulan Poalei Zion’un politikasının temel taşı, bir Yahudi proletaryanın gelişmesi için gerekli koşulları yaratmayı amaçlayan “Emeğin Fethi” planıydı. Dolayısıyla, parti, 1909’da Gdud Avoda (İşçi Kıtaları) ve Şomer (muhafızlar), 1920’de de Histradrut gibi ilk Yişuv örgütlenmelerinin kurulmasında görev aldı. (15)
Poalei Zion’un Rusyalı ve Filistinli seksiyonlarına çok geçmeden Avusturya’da, Birleşik Devletler’de ve Britanya’da kurulan (16) benzer gruplar katıldılar; böylece en sonunda 1907’de Dünya Poalei Zion Konfederasyonu oluşturuldu. Ekim Devrimi’nin patlak vermesi, Poalei Zion hareketini ciddi sorunlarla yüz yüze bıraktı. Üyelerinin birçoğu Bolşeviklere sempati duyuyordu ve çok geçmeden, komünizm yanlıları ile karşıtları arasında bölünme baş gösterdi. Temmuz-Ağustos 1920’de Viyana’da toplanan Beşinci Dünya Kongresi, Komintern’e üyelik konusunda hareketin safları içinde bölünmeye tanıklık etti (17). Filistin seksiyonu sağ kanadın yanında yer aldı ve Moskova’dan bağımsız kalmayı seçti.
Filistin’in içindeyse Poalei Zion’a Şubat 1919’da başka bağımsız unsurlar katıldı ve Ahdut ha-Avodah (İşçi Birliği) adında yeni bir örgütlenme oluşturdular (18). Poalei Zion üyelerinin küçük bir grubu buna karşı çıkarak örgütten koptu (19) ve Mifleget Poalim Sozialistit (Sosyalist İşçiler Partisi-MPS) adıyla kendi örgütlerini kurdular (20). MPS’nin Ekim 1919’de düzenlenen birinci kongresinde (21), bu kopma, dünyanın her yanındaki tüm sosyalist partilerde sol ile sağ arasında meydana gelmiş olan bölünmelere benzer bir durum olarak tanımlandı (22).
Yeni partinin Siyonizme yönelik tutumu belirsizdi. “Proletarya Siyonizmi”ne bağlılığını beyan eden parti, Siyonist idealin başarıya ulaşması ile sosyalist devrimin zaferi arasında bağ kurarken “yaşam ilhamımızı alacağımız kaynak Diaspora olacaktır” vurgusunu yapıyordu. Partinin doktrinindeki en yeni unsur, Filistin’de bir Yahudi sosyalist toplumunun kurulmasının yerli emekçi sınıfla anlaşmaya varılması ve ortak Arap-Yahudi örgütlenmesinin gerekliliği koşuluna bağlı olduğunu doğrulamasıydı.
Bununla birlikte, MPS kendisini Siyonist hareketin bir parçası saymayı sürdürdü ve Poalei Zion’un Viyana’da düzenlenen Beşinci Dünya Kongresine katıldı (23). MPS delegesi, Filistin Siyonist programını “hayalci” olmakla eleştirerek ve yeni gelen yabancıları kovmaya kararlı bir yerli Arap nüfusun varlığına dikkat çekerek kongreyle ters düştü (24). Britanya’yla işbirliğini öngören Siyonist politikayı da kıyasıya eleştirdi ve bunu, Siyonist göçmenlere karşı Arap düşmanlığının nedeni olarak tanımladı. Sonuç olarak, Filistinli delege kongreden kovuldu ve MPS, onun görüşlerini reddetme zorunluluğunu duydu (25).
Esas olarak Sovyetler Birliği’ne sempati beslemelerinden ve Siyonist liderlerin İngilizlerle güçbirliğini reddetmelerinden dolayı yeni göçmenler arasında bir miktar destek kazanmaya devam etmesine rağmen, MPS’nin diğer sosyalist Siyonist partilerle ilişkileri giderek bozuldu (26). Aynı zamanda MPS, “Arap kardeşlerimiz”le ittifak yapılması çağrılarında ısrar etti (27) ve Nisan 1921’de yapılan Üçüncü Kongre’sinde buna yönelik resmî bir karar kabul edildi (28). Bununla birlikte, Araplara göre, bir Bolşevik partinin varlığı Yahudi göçünü protesto etmeleri için ek bir gerekçe sağlıyordu ve Araplar, komünist etkinliğe karşı güçlü bir muhalefet sergiliyorlardı (29). 1 Mayıs 1921’deki huzursuzluklar, resmî bir Siyonist kortej ile MPS’li göstericiler arasında çıkan ve Arapların Yahudi mahallesine saldırmalarına yol açan bir çatışmanın doğrudan sonucuydu (30). Bu olay, MPS liderlerinden çoğunun tutuklanarak sınırdışı edilmesiyle sonuçlandı (31) ve parti yasaklanarak yeraltına çekilmek zorunda bırakıldı (32).
Çok geçmeden MPS dağıldı, ama bu durum Yahudi Komünist Partisi, İşçi Konseyleri, Komünist Filistin Partisi (KFP) ve Filistin Komünist Partisi (FKP) gibi birçok küçük grubun ortaya çıkmasını engellemedi; bunlar Siyonizme karşı benimsenecek tutumu ve Komintern’le olan ilişkiyi merkez alarak kendi safları içinde ideolojik mücadele sürdürdüler (33). Siyonist programın reddi ve Arap ulusal hareketine destek derecesi bakımından gruplar arasında farklar vardı. Bazıları aşırı görüşlüydü, Filistin’in tamamen terk edilmesi çağrısında bulunuyordu (34), bazıları ise Filistin’de bir “Yahudi işçi merkezi”nin kurulmasından yanaydı ve daha keskin anti-Siyonist grupları “tasfiyeci” olmakla suçluyordu (35).
En büyük iki grup, yani FKP ve KFP, en sonunda Temmuz 1923’te bir araya gelerek tek bir parti oluşturdu (36). Bunun ardından kısa bir süre için bazı küçük gruplar varlıklarını sürdürdüler ve FKP’yi gizli Siyonistlikle suçlamaya devam ettiler (37), Filistin’de Siyonist projenin terk edilmesini savundular, Arap hareketine tam destek verilmesini istediler. 1924’ün başında FKP’nin Filistin’deki resmî Komintern Seksiyonu olarak tanınmasıyla, bu gruplar yavaş yavaş sahneden çekildi.
Dünya Poalei Zion Federasyonunda ayrışmaya yol açan ana sorun, yani Komintern’e üyelik sorunu çeşitli Yahudi komünist grupları meşgul etmeye devam etti (38). MPS’den bir temsilci 1921’deki Komintern Üçüncü Kongresine gözlemci olarak katılmıştı (39), ama grubun “ulusal niteliği”ne karşı çıkılması ve Komintern’in ileri sürdüğü talepler, örneğin Yahudi komünistlerin kabullenmeye hazır olmadıkları parti adının değiştirilmesi ve göçün reddedilmesi (40) gibi talepler bir anlaşmaya varılmasını önledi. 1923’te birleşik partinin kurulmasıyla, FKP yeniden Komintern’e yaklaşmaya karar verdi ve liderlerinden birini, Wolf Auerbach’ı,(41) üyelik koşullarını müzakere etmek üzere gönderdi (42). Auerbach bazı güçlüklerle karşılaştı, çünkü Komintern’in liderleri FKP’yi tanımanın Balfour Bildirisine örtük destek anlamına geleceğinden korkuyorlardı (43). Dahası, partinin Araplar arasında destek kazanmayı başaramamasını eleştiriyorlardı ve bu başarısızlığı partideki öznel Yahudi yönelimine bağlıyorlardı. Parti nihayet Mart 1924’te Komintern’e kabul edildiği zaman (44), KEYK partinin “bir Yahudi işçi örgütlenmesi olmaktan çıkarılarak gerçekten bölgesel bir parti”ye dönüştürülmesinin önemini vurguladı ve görevini, hem Siyonistlere hem de İngilizlere karşı Arapları desteklemek olarak belirledi (45).
Partinin Komintern tarafından tanınmasına kadar, Yahudi komünistler üç gruba ayrılmışlardı. İlk grup, hâlâ “proleter Siyonizm” doktrinine bağlıydı ve partiyi Siyonist hareketin sol kanadı olarak görüyordu. Başka bir grup Siyonizmden kopmak istiyordu, ama Balfour Bildirisini açıkça yadsıyarak kendisini Yahudi toplumunun dışına koymayı göze alamıyordu ve Yahudi göçmenleri Doğu’da devrimin müjdecileri saymaya devam ediyordu (46). Üçüncü grup, ülkede herhangi bir şekilde Yahudi varlığını kabul etmiyordu, bu grubun üyeleri en sonunda, partiyi ve ülkeyi terk ettiler (47). Böyle bir davranış yakın zamanda göç etmiş ve Filistin’le özel bağları olmayan kimselerin Siyonizmi topyekün reddetmeleriyle tam olarak uyuşuyordu. Gerçekte, parti ilk yıllarında birçok komünist için Sovyetler Birliği’ne giden yolun bir “aktarma durağı” olmuştu. Bununla birlikte, orada kalanlar ve İngiliz emperyalizmine karşı mücadelede Arap nüfusla güçleri birleştirme gerekliliğine ilişkin Komintern yönergelerini benimseyenler, bu görev için pek uygun değillerdi. Görenek, tarih, dil, doktrin bakımından ve en az bunlar kadar önemlisi, Yahudi göçmen topluluğuna mensup olmaları nedeniyle, Arapların gözünde Yahudi toplumunun geri kalanından ayırt edilmeleri pek mümkün değildi.
İlk yıllarda komünist çalışmalar ağırlıklı olarak sendikalar alanında ve Yahudi işçiler arasında yoğunlaştı. Fraktzia (İşçi Fraksiyonu) 1922’nin sonlarına doğru örgütlendi (48). Fraktzia’nın ana amaçları Histadrut’a üye sendikalara sızarak Siyonist projeyle bağlantılı ekonomik ve kooperatif işlevlerden bunları koparmak ve Arapların üyeliğine açmaktı (49). Aynı anda da Fraktzia, Yahudi göçmenlerin Filistin’i terk etmeleri için çağrı yapanları “tasfiyeciler” olarak suçluyor ve doğru yolun “kaçmak değil, dövüşmek” olduğunu vurguluyordu (50). Fraktzia, Siyonist kurumlarda yer almaktan yanaydı ve Histadrut kongreleri için yapılan seçimlere katıldı, ama bu tutumunu örgütün, bölgesel bir mesleki sendikaya dönüştürülmesi talebiyle birleştirdi. Arap işçilerle bazı temaslar kurmayı başardı (51), ama sonuçta onların Histadrut’a girmelerini sağlayamadı, çünkü görünüşte Siyonizme ve göçe karşı olumsuz yaklaşımı nedeniyle, kendisi Nisan 1924’te örgütten ihraç edildi (52).
Araplara yönelik ilgideki artış, Arap toplumunu oluşturan çeşitli gruplar arasında yapılan daha dikkatli bir ayrımda yansımasını buldu. Araplarla ilgili olarak, parti sekreteryası üyelerinden olan J. Berger (53) Ocak 1924’ün başında “halkın tüm sınıflarının emperyalizme karşı mücadele içinde yer aldığı”nı (54) yazdığı halde, birkaç ay sonra toprak sahipleri, kentli kapitalistler ile proleter işçiler (55) arasında daha net bir ayrım yapıldı ve “Arap ulusal hareketi içinde sınıf mücadelesi” fark edilmeye başlandı.
Arap toplumu içindeki “sınıf mücadelesi”ne ilişkin bu niteleme, partinin Haziran 1924’te yapılan Üçüncü Konferansı’nın tutanaklarına yansıtıldı (56). Köylüler arasında çalışmanın önemine işaret edilen konferansta, Histadrut’a ve Yahudi göçüne karşı çıkılması çağrısı yapan parti içindeki aşırıcı eğilimlerin tasfiye edildiği duyuruldu. Aynı zamanda da partinin Yahudi ulusal şovenizminden hiçbir iz barındırmaması ve Filistinli işçi sınıfının “bölgesel partisi” olmasına ilişkin KEYK sloganını gerçekleştirmeye yönelmesi gerektiği bildirildi (57). Siyonizm Yahudi burjuvazisinin özlemlerini temsil eden bir hareket olarak mahkûm edilirken, Arap ulusal hareketinin “İngiliz emperyalizmine karşı mücadelede ana etkenlerden birisi” olduğu ve bu görevini yerine getirdiği sürece desteklenmeyi hak ettiği dile getirildi. Partinin bir “misyoner grubu” haline gelmemesi gerekmekle birlikte, Arap hareketinde sınıfsal ayrışmanın hızlı gelişimini etkilemek ve tarımsal ihtilaflara müdahale ederek ezilenlerin güvenini kazanmak partinin görevleri arasında olmalıydı. Parti, öncelikle Yahudi işçiler arasında eğitim çalışmaları yaparak ve ulusal şovenizmin belirtilerine karşı uğraş vererek, Yahudi toplumu içinde “proleter Siyonizm”le mücadele etmeye söz verdi (58).
Berger, Ocak 1925’te Moskova’ya giderek, FKP’nin çalışmaları konusunda KEYK’e rapor sundu (59). KEYK, partinin kaydettiği ilerlemeden hoşnut kaldı ve politikasını onayladı. Partiye verilen KEYK talimatları, Arap proletaryasının olmadığını kabul ederek, partinin köylüler arasında çalışma yapmasını istiyordu, ama ayrıca kentli nüfusun ve öğrencilerin de göz ardı edilmemesi gerektiğini bildiriyordu (60). Partinin “toprak sahibi feodaller”e ve milliyetçi gruplara yönelik tutumu, İngilizlerle uzlaşma çabasında olup olmadıklarına ya da İngilizlere karşı mücadele edip etmediklerine bakılarak belirlenmeliydi. İlk durum söz konusuysa böyle kişiler teşhir edileceklerdi, ama ikinci durum söz konusuysa böyle kişilerle geçici ittifaklar kurma, meclislerine ve toplantılarına katılma şeklinde onları destekleyici çalışmalar yapılacaktı.
Parti’ye göre, Siyonizm İngiliz politikasının elindeki bir maşaydı ve ezilen Arap nüfusun ortasında İngilizlerin “bekçi köpeği”ydi (61). Benzer biçimde, Arap ulusal liderleri de Arap hareketini İngiliz yönetimine karşı değil de Siyonistlere karşı yönlendirmeye çabaladıkları için mahkûm ediliyorlardı (62). Parti, Yahudilere yapılan saldırıların hedef saptırıcı olduğunu ve ancak Britanya’nın ülkedeki hâkimiyetini pekiştirmeye yarayacağını, mücadelenin öncelikle İngilizlere karşı verilmesi gerektiğini ısrarla savunuyordu. Yahudi işçiler, ülkeye yakın zamanda ve Siyonist örgütlenmelerin aracılığıyla getirilmiş oldukları gerçeğine rağmen, çıkarları Arapların çıkarlarıyla hiçbir şekilde çelişmeyen potansiyel devrimciler olarak görülmeye devam edildi.
Kendi payına KEYK de İstiklâl hareketini dikkatle izliyordu. Bu hareket Arapların bağımsızlığı ve birliği için çağrı yapıyordu ve Şam’da Arap yönetiminin kurulmasında önemli rol oynamıştı. KEYK İstiklâl’i Arap ulusal hareketinin ilerici kanadı olarak görüyordu ve FKP’yi onlarla temas kurmaya yöneltti (63). Suriyeli isyancılarla temas kuruldu (64) ve Auerbach’ın kendisi Suriye’ye giderek isyanın liderleriyle görüştü (65), ama yardım sözü verilmesine rağmen bu girişimden hiçbir sonuç çıkmamış gibi görünüyor.
Parti çalışmaları büyük ölçüde Yahudi toplumuyla sınırlı kaldı. Gdud Avoda (İşçi Kıtaları) örneğinde olduğu gibi, bir miktar başarı kazanılsa da grupta ayrışma yaşandı ve bir seksiyonu Sovyetler Birliğine göç etti (66). Yine de partinin Yahudi göçüne yönelik tutumu belirsiz kaldı. Berger, 1926’da kaleme aldığı bir yazıda, hem Arap hem de Yahudi nüfusa karşı olduğu için yönetimi eleştirdi (67). Yahudi nüfusla ilgili olarak, yönetime, “göçmenlere toprak vermek şöyle dursun, iş ve aş verilmesine bile yardımcı olmadığı” suçlamasını yöneltti. Parti, Arapların Histadrut’a katılmamalarını tavsiye ettiği için 1925’te KEYK tarafından azarlanınca bu örgütle ilgili politikasını değiştirdi (68). Parti artık Arap işçilerin Histadrut’a girmeleri çağrısında bulunuyordu ve Arapların gözlemci olarak bir Histadrut kongresine ilk kez kabul edildikleri 1927’de, bu, partinin hem Histadrut’u hem de Arap işçileri etkilemede elde ettiği başarının ölçüsü sayıldı (69). Fraktzia’nın Histadrut’tan ihraç edilmesine rağmen, parti farklı adlar altında fraksiyonlar kurarak Yahudi işçi toplumu içinde politikasını yaymayı sürdürdü, aynı zamanda da Siyonist hareketin liderlerini protesto etmek için işsizlerin ve düş kırıklığı yaşayan kitlelerin katıldıkları gösteriler örgütledi (70).
Eylül 1926’da yapılan Altıncı Parti Konferansında, partinin Histadrut’a yeniden girmesi ve Arap emekçi yığınlarla karşılıklı örgütlenme girişimlerini ısrarla sürdürmesi gerektiği yeniden vurgulandı (71). Hem Arap hem de Yahudi üyelerden oluşan konferans, kendi ifadeleriyle, yavaş yavaş antiemperyalist bir konum benimsemekte olan Filistin’deki Yahudi emekçi nüfusun rolünü tartıştı. Partinin “Arap ulusal devrimci hareketinin sol kanadı’yla ilişkisini sürdürdüğü de açıklandı (72). Arap ulusal hareketinin doğası gereği küçük burjuva niteliği taşıdığı ve Filistin’de kapitalizmin serbest gelişimi için gerekli koşulları sağlama girişimlerinde köylülüğe dayandığı, dolayısıyla da “komünizmle hiçbir ortak yanının olmadığı” kabul edilmekle birlikte; parti, emperyalizme karşı olmaya devam ettiği sürece bu hareketi destekleme kararı aldı (73).
Arap toplumunun daha fazla katılımının sağlanması için acele eden Komintern’in, partinin kaydettiği ilerlemeden memnun olmadığı görülüyordu. Parti sekreteri Auerbach, KEYK’in genişletilmiş genel toplantısına katılmak için Aralık 1926’da gittiği Moskova’da, partinin yürüttüğü çalışmanın sonuçlarından Komintern’in memnun olmadığını anladı (74). Dile getirilen ana eleştiriler partinin bileşiminde Yahudilerin ezici ağırlık taşımasında odaklanıyordu. Konuşmacılar, partinin asıl rolünün, Arap ulusal hareketiyle olan bağlarını “genişletip sıkılaştırmak” için Araplar arasındaki etkinliğini artırmasında yattığını Auerbach’a ilettiler. Partinin Yahudi toplumu içindeki çalışmaları azaltılmadan bunun başarılması gerekiyordu.
Yahudi tarafında, parti yeni bir doktrin geliştirdi: Yişuvizm (75). Filistin’deki Yahudi toplumuna övgüler düzülürken ve ülkenin hem toplumsal hem de ekonomik gelişiminde büyük bir ilerici rol yüklenirken, Yahudi işçi hareketi de Doğu’da devrimin seyrini olumlu etkileyen bir unsur olarak kabul edildi. Bu doktrin, Siyonizm ile Filistin’deki Yahudi toplumunu farklılaştırmaya yönelik bir girişimdi. Bir yandan Siyonist milliyetçilik ilkelerini reddederek Arap ve Yahudi çıkarlarının birliğini savunan FKP, göç çağrılarından rahatsızdı ve bu “tasfiyeci” eğilimin kurbanı olanları saflarından ihraç etti. Yahudi toplumuna yönelik bu olumlu tutum, nüfusun Yahudi kesimine partinin verdiği ağırlığı anlamlı kılma girişimiydi. Her ne kadar bu doktrine bağlılık çok uzun sürmeyecekse de, bu doktrin varlığını hissettirmeye devam ederek parti tarihinin sonraki yirmi yılında bölünmelere ve ihraçlara yol açtı.
Komintern Altıncı Kongresi, “ulusal reformizm”e karşı mücadele için yeni bir politikayı tanıttı. Bunun Filistin’e uygulanabilmesi için, Arap ulusal hareketinin liderliğine karşı mücadele edilmesi ve Filistin’in bağımsızlığı talebinin yerine Arap birliği talebinin konulması gerekliydi. Komintern’in talimatlarını uygulamada başarısız olması ve Yahudi toplumuna ağırlık vermeyi inatla sürdürerek milliyetçi Yahudi eğilimler sergilemesi nedeniyle FKP liderliği ağır bir dille eleştirildi (76). Kongrede Filistin’i temsil eden Auerbach, kapitalizm için sömürgelerin öneminin azaldığına ilişkin Buharin’in raporuna karşı çıktı ve hem Buharin’i hem de tüm Komintern liderliğini Arap Doğusuna yeterli dikkat göstermemekle suçladı (77). Ama Araplaştırma sorunu konusunda, sessiz kaldı.
FKP, Komintern Kongresi’nin önerilerini tartışmak için Aralık 1928’de bir konferans düzenledi. Bu konferansta, polis takibinin, tutuklamaların ve sınırdışı etmelerin arttığı, bunun da parti çalışmalarını zayıflattığı bildirildi (78). Arap işçileri örgütlemenin ve Arap liderliğinde giderek güçlenen emperyalist yanlısı yönelimi fark etmenin son derece önemli olduğunu vurgulayan kararlar kabul edildi. Auerbach, Moskova’dan dönüşünde partiyi yeniden örgütleme girişiminde bulunmuş, ama yeni Komintern çizgisinin doğru olduğunu kabullenmeyenlerin muhalefetiyle karşılaşmıştı (79). Konferans, muhalifleri suçlamasının yanı sıra, FKP’nin siyasal çizgisine Komintern’in karşı çıkması sonucunda partinin bazı kesimlerini kaplayan “teslimiyetçi ruh hali”ni de eleştirdi. Sonuçta, kesin bir karara varmanın imkânsız olduğu ortaya çıktı ve Komintern’in talimatlarına ilişkin tartışmanın parti yayınlarında sürdürülmesine karar verildi (80).
Filistin’de komünist hareket için 1929 yılı zor bir yıl oldu. Komintern’in talimatları doğrultusunda “reformist Arap liderliği’ne yönelik saldırılar sürdürüldü (81). Aynı zamanda da partinin propagandasının tonunda değişiklikler oldu. “Yaklaşan dünya devrimi’ne yapılan vurgu azaltılırken, belirli sorunlar ve bunların ivedi çözümleri daha fazla vurgulanmaya başlandı. Tarım sorunu parti programının merkezine yerleştirildi. Arap proletaryasının olmadığı kabul edilerek, yaklaşan devrimin tarımsal bir karaktere sahip olacağı vurgulandı ve Arap toplumu içindeki sınıfsal farklılaşmaları genişletmek amacıyla, köylülere toprak dağıtılması, borçların ve vergilerin ödenmemesi çağrısında bulunuldu (82).
Partinin içinde düzensizlik vardı. Tutuklama dalgaları partiyi vurmuştu ve yayıncılık faaliyetlerinde azalma vardı. Merkez Komite (MK), Arap kitlelerle “gerçek temas” kurmak yerine “bildiri dağıtıcılığı” yapmaya ve “kolay” propagandaya aşırı ağırlık verdikleri için birimlerini eleştirdi (83). Parti yayınlarının içeriği de eleştirilere konu oldu. Bunlar, seslendikleri kitlelerin koşullarını yansıtmıyordu ve partili eylemciler, “kitleleri mücadeleye çağıran ama kendileri kenarda duran propaganda ekipleri” olarak nitelendirildi. Çok sayıda tutuklama olması, bu faaliyet biçimiyle doğrudan doğruya bağlantılıydı (84) ve parti, eğitilmiş kadroların korunması çağrısı yaparak, “küçük kayıplarla büyük kazançlar” sloganını ortaya attı.
MK’nin 1929 ortasında yapılan genel kurul toplantısında, partiye yayılan teslimiyetçi ruh hali ve Filistin’de ileride verilecek mücadelelerde işçi sınıfının rolünün küçümsenmesi eleştirildi (85). Komintern’in Filistin’de ve Arap ülkelerinde “işçi-köylü yönetimi” sloganına karşı bir muhalefetin olduğu açıktı. Muhalefet, demokratik bir cumhuriyet için mücadelede hâlihazırdaki mevcut liderliğiyle ulusal hareketin temel rolü oynadığı görüşündeydi. Partinin rolü, geçici bir talep olarak bunu desteklemek olmalıydı. MK, “kitleler arasında demokratik yanılsamaları” beslediği ve aslında Arap halkı pahasına İngilizlerle koşullu teslim anlaşmaları yapmakta olan milliyetçilerin etkisini abarttığı gerekçesiyle bu bakış açısını kınadı ve partinin “sağ kanadı”na karşı mücadelenin yoğunlaştırılması çağrısı yaptı.
Filistin’de Ağustos 1929 başkaldırısının arifesinde, FKP’nin mevcut durum analizi ve baş aktörleri değişmemişti. Britanya Filistin’de egemenliğini sürdürmek için “bir Yahudi ulusal yurdunun yardımı’na ihtiyaç duyarken, Siyonistler de kendi topraklarında yaşamayan Arap toprak ağalarıyla işbirliği yaparak Arap köylüleri mülksüzleştirmeye çalışıyordu. Milliyetçi Arap liderlerin “Siyonizmin uyuyan ortakları” olarak tanımlanması, sonunda, parti içinde teslimiyetçi eğilimlerin güçlenmesine yol açtı, bu da parti etkinliklerinin zayıflamasıyla sonuçlandı (86). Bununla birlikte, Haziran 1929’da Yafa’da milliyetçi gruplar emlâk komisyoncularına karşı gösteri çağrısı yaptıkları zaman, komünistler bu gösterileri desteklediler ve kendi antiemperyalist sloganlarını öne çıkarmaya çalıştılar (87). Parti liderliği, genç Araplar ve işçiler arasında giderek arttığını düşündüğü militanlıktan ve Siyonistler ile Arap köylüler arasında tekrarlanan şiddetli çatışmalardan cesaret almaya başladı (88). Partideki bu yeni militanlık havası 1 Ağustos’taki gösterilerde ve polisle çatışmalarda ifadesini buldu ve kırktan fazla parti üyesinin tutuklanmasıyla sonuçlandı (89). Bu yıkıcı bir darbe oldu ve parti henüz kendine gelmemişti ki, üç hafta sonra, Kudüs’te Ağlama Duvarı konusundaki anlaşmazlıkların sonucu olarak Arap-Yahudi düşmanlıklarının fitili ateşlendi.
NOTLAR
1. H Sachar, A History of lsrael (New York 1976), s. 68.
2. Z Gitelman, Jewish Nationality and Soviet Politics: The Jewish Sections of the CPSU, 1917-1930 (Princeton 1972), s. 71.
3. Litvanya, Polonya ve Rusya’daki Yahudi Çalışanların Genel Birliği, 1897’de kuruldu.
4. Gitelman, a.g.y., s. 33.
5. E Mendelsohn, Class Struggle in the Pale: The Formative Years ofthe Jewish Working Class in Tsarist Russia (Cambridge 1970), s. IX.
6. Gitelman, a.g.y., s. 40.
7. A.y., s. 38. Bolşevikler, Bund’cuları “deniz tutmasından korkan Siyonistler” olarak suçladılar.” A.y., s. 35.
8. Sachar, a.g.y., s. 69. Ayrıca bkz. W Laquer, A History of Zionism (Londra 1972), s. 27 Syrkin’in görüşlerinin kısa bir özeti için bkz. A Hertzberg (drl.), The Zionist Idea (New York 1975), s. 333-50.
9. Gitelman, a.g.y., s. 48.
10. Ber Boroçov, Nationalism and the Class Struggle: A Marxian Approach to the Jewish Population (Greenwood Press 1972), s. 71-72.
11. Boroçov, a.g.y., s. 181.
12. Sachar, a.g.y., s. 26-27. Gitelman, a.g.y., s. 47.
13. I Cohen, A Short History of Zionism (Londra 1951), s. 65.
14. Sachar, a.g.y., s. 73.
15. D Zohar, Political Parties in Israel (New York 1974), s. 40.
16. Laqueur, a.g.y., s. 291.
17. Zohar, a.g.y., s. 43.
18. Y Shapiro, The Formative Years of the Israeli Lahor Party: The Organization of Power, 1919-1930 (Londra 1976), s. 25.
19. Zohar, a.g.y., s. 54.
20. İsrail’de Komünüst Partinin kuruluş tarihi Mart 1919 olarak kabul edilir. Bkz. M Vilner, “Yeni İsrail Komünist Partisi’nin 50. Yıldönümündeki Konuşma, Mart 1970.” Fifty Years of the Communist Party in Palestine’dz (Hayfa 1970), s. 25. Ayrıca bkz. “Filistin’de İşçi Hareketi,” Inprecor S 15,1923, s. 386.
21. Filistin’de Ekim 1919’da düzenlenen Sosyalist İşçi Partisi Genel Konferansı tutanaklarından seçmeler, İDA BS 148. Ayrıca bkz. M Offenberg, Vöm Zionismus zum Internationalismus: Der entstehungsprozess der Communistischen Partei Palestinas (PKP) 1919-1924, yayınlanmamış doktora tezi, Batı Berlin Hür Üniversitesi, 1973, s. 156.
22. Genel Konferans tutanaklarından seçmeler, b.y.
23. İDA BS 148, General Staff Intelligence, Kahire, 30 Mayıs 1922.
24. Y Meyerson’dan SİP’ye mektup, 25 Ağustos 1920. Vilner’de, a.g.y., s. 31.
25. Vilner, a.y., s. 32.
26. İDA BS 148, CID Report, 7 Mayıs 1921, SİP’nin üye sayısını 300 olarak vermiştir. Grubun ilk dönem etkinlikleri için ayrıca bkz. CID Report, 12 Kasım 1920.
27. SİP bildirisi (İbranice ve Yidiş), 7 Kasım 1920.
28. İDA BS 148, CID Report, 17 Haziran 1921.
29. Yafa Müslüman-Hıristiyan Birliği başkanı Ömer Bitar’ın Yüksek Komisere mektubu, 20 Kasım 1920. İDA BS 148.
30. Britanya Hükümeti Açıklaması, Mir’at el-Şark’ta, 3 Mayıs 1921.
31. CO 733/5/272, Administrative Report for Temmuz 1921, s. 11.
32. From the Fifth to the Sixth World Congress of the Comintern, KEYK tarafından bildirilmiştir (Londra 1928), s. 147.
33. CO 733/141/44551, Report on Communist Activity, Ekim 1927, s. 8.
34. Y Hen-Tov, The Comintern and Zionism in Palestine: An Inquiry into the Cir- cumstances Surrounding the Comintern’s lnvolvement in the 1929 Riots in Palestine (yayınlanmamış doktora tezi, Brandeis Üniversitesi, 1969), s. 199-200.
35. G Israeli, MPS PKP MAKİ: The Story of the Communist Party in Israel (Tel Aviv 1954), s. 22.
36. “Filistin’de Birleşik Komünist Parti’nin Kuruluşu.” KFP ve FKP MK’lerinin Bildirisi. Inprecor (Almanca basım) S 136,22 Ağustos 1923, s. 1187. Ayrıca bkz., CO 733/48/42903, Political Report for Temmuz 1923.
37. KFP MK’nin eski üyelerince taslağı hazırlanan KEYK’ye not, Yafa-Filistin, 1 Ocak 1924, İDA BS 149.
38. İDA BS 148, CID Report, 23 Mayıs 1921.
39. The Communist International, S 16/17,1921, s. 123.
40. Poliçe Report on Communist Activity, 1927, b.y.
41. Wolf Auerbach (Danieli, Haydar, ihtiyar, Ebu Siyam adlarıyla da bilinir). 1883’te doğdu, 1922’de Filistin’e geldi, SBKP’nin Yahudi Seksiyonu üyesiydi. FKP’ye katıldı ve 1924-1929 arası partinin sekreterliğini yaptı. Araplaştırmaya karşı çıktığından şüphelenilmesi nedeniyle Moskova’ya çağrıldı. 1936’da tutuklandı, 1941’de öldüğü bildirildi ve 1957’de itibarı iade edildi.
42. From the Fourth to the Fifth World Congress, a.g.y., s. 66-67.
43. Auerbach’tan FKP’ye mektup, Mart 1924, Poliçe Report on Communist Activity’de, 1927, a.g.y., s. 22.
44. From the Fourth to the Fifth World Congress, b.y.
45. CO 733/96/38648, Poliçe Report on Communist Activity, Temmuz 1925, s. 2.
46. Balfour Bildirisi’nin reddedilmesi çağrısı yapan tek parti bildirgesi 1 Mayıs 1923 tarihini taşır, KFP ile FKP arasındaki birleşme müzakereleri sırasında muhtemelen KFP’nin bastırmasıyla yayınlanmıştır.
47. Bu grup KFP ve İşçi Çevreleri üyelerinden oluşuyordu, CO 733/96/38648, Poliçe Report on Communist Activity, Temmuz 25, s. 2.
48. From the Fourth to the Fifth WorId Congress a.g.y., s. 66-67.
49. Fraktzia/MK bildirisi, 3 Ocak 1923. Auerbach, Şubat 1923’te Histadrut Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Histadrut “Siyonist ya da milliyetçi işlere bulaşmamalı… meslek birlikleri kurmalı,” dedi. Bkz. Poliçe Report on Communist Activity,1927, a.g.y., Ek A, s. 1-7.
50. MK/Farktzia bildirisi, 18 Eylül 1923.
51. İDA BS 148, CID Report, 23 Haziran 1924.
52. MSA S25/7808, Report of Communist Activity, 31 Ekim 1929.
53. 1904’te doğan Joseph Berger-Barzalai 1919’da Filistin’e geldi. 1922’de KFP sekreteriydi ve FKP’yle 1923’te gerçekleştirilen birleşmenin mimarlarından biriydi. 1929’a kadar parti sekreteryası üyeliğini sürdürdü ve Komintern’le temaslardan sorumluydu. 1929’da parti sekreteri oldu ve 1932’de Filistin’den ayrılıncaya kadar bu görevde kaldı. 1935’te tutuklanıncaya kadar Komintern’de sorumlu mevkilerde görev yaptı. Stalin’in toplama kamplarından 1956’da salıverilince Polonya’ya, sonra da İsrail’e gitti ve hâlâ orada yaşamaktadır.
54. “Filistin’de Otokrasi.”‘Inprecor S 4,1924, s. 32.
55. “Arap Ulusal Hareketi İçinde Sınıf Savaşı.” Inprecor S 32,1924, s. 33.
56. Hem polis raporları hem de parti kaynakları, ilk kez bir Arap’ın parti kongresine katıldığını ileri sürmektedir. Bkz. Report on Communist Activity, 1925; a.g.y., s. 22; Vilner, a.g.y., s. 39.
57. “FKP’nin Üçüncü Konferansı.” Inprecor S 48,1924, s. 497.
58. Vilner, b.y.
59. Poliçe Report on Communist Activity, 1927, a.g.y., s. 11-13.
60. Poliçe Report on Communist Activity, 1927, a.g.y., s. 24.
61. Berger’in raporunu duyduktan sonra KEYK’in FKP’ye gönderdiği mektup, 9 Mayıs 1925.
62. “Emperyalistler ve Suriye ile Filistin’de Devrimci Hareket.” Inprecor S 40, 1925, s. 531.
63. “Siyonizmin Karşı devrimici Rolü.” Inprecor S 69,1925, s. 100.
64. KEYK’in FKP’ye gönderdiği mektup, 10 Eylül 1925, CO 733/862/214’te.
65. Poliçe Report on Communist Activity, 1925, a.g.y., s. 16.
66. J Berger-Barzalai’nin Yediot Aharanot’a verdiği röportaj, 15 Mart 1965. Ayrıca bkz. Poliçe Report on Communist Activity, 1927, a.g.y., s. 49 ve F Shemali, “Lübnan’da Komünist Hareketin Tarihi,” El-Asifa, S 51, s. 17 ve S 53, s. 16-17, 1933.
67. Gdud Avoda ile FKP’nin ilişkileri konusunda bkz. A Shapira, “1928’e Kadar Gdud Avoda’da Sol ve FKP.” D Carpi (drl.), Zionism: Studies in the History ofthe Zionist Movement and the Jews in Palestine, Cilt 2 (Tel Aviv Üniversitesi 1971), s. 148-168’de.
68. “Lord Plumer Yönetiminde Filistin.” Inprecor S 19,1926, s. 290.
69. Komintern’in Doğu Seksiyonu başkanı Petroftan FKP’ye mektup, 7 Mayıs 1925, Poliçe Report of Communist Activity’de, 1925, a.g.y., s. 22.
70. “Filistin’de Histadrut Kongresi.” Inprecor S 46, 1927, s. 1304. Ayrıca bkz. Poliçe Report on Communist Activity, 1927, a.g.y., s. 38.
71. MSA S25/536 Yahudi İstihbarat Raporu, 26 Ağustos 1926; ayrıca bkz. From the Fifth to the Sixth World Congress of the Comintern, a.g.y., s. 418.
72. “FKP’nin Altıncı Parti Kongresi.” Inprecor S 68,1926, s. 1184.
73. Hen Tov, a.g.y., s. 117; Berger, Yediot Aharanot’la. röportaj, b.y.; Jewish Intelligence Report, 26 Ağustos 1926, b.y.
74. “Arabistan’da Siyasal ve Sosyal Hareket.” Inprecor S 71,1926, s. 1237.
75. Auerbach’ın Moskova’da KEYK’le yaptığı bir toplantıda, Komintern’in FKP’yi tanımasının üçüncü yıldönümünü kutlamak amacıyla 8 Mart 1927’de Tel Aviv’de düzenlenen bir etkinlikle ilgili konuşması. Poliçe Report on Communist Activity’de, 1927, a.g.y., Ek A.
76. Offenberg, a.g.y., s. 282-93. Bkz. Y Hen Tov, The Communist International, the PCP and the Political Unrest in Palestine, 1929 (Worcester 1970), kitapçık, s. 4.
77. Hen Tov (kitapçık), a.g.y., s. 9.
78. Buharin’in Komintern Altıncı Kongresine sunduğu rapor konusunda Haydar’ın (Filistin) yaptığı konuşma. Inprecor S 48,1928, s. 851,
79. FKP’nin Üçüncü Konferansı, Aralık 1928. Inprecor S 1 1929, s. 15.
80. Hen Tov (tez), a.g.y., s. 64.
81. Bu, KEYK’in Aralık 1928 FKP Kongresi’ne gönderdiği mektuba gönderme yapıyordu, Inprecor S 29’da yayınlandı, 1929, s. 647.
82. Hen Tov (kitapçık), a.g.y., s. 10; “Filistin’de Siyasal Durum.” Inprecor S 50,1929, s. 1056.
83. Forols, 19 Mayıs 1929; a.g.y., s. 61; “Filistin’de 1 Ağustos.” Inprecor S 42,1929, s. 899.
84. FKP/MK Enternasyonal Bülteni Sil (Arapça), Şubelere, Fraktzia’ya ve Gençlik Kolu’na hitaben.
85. Tutuklananların %60’ının bildiri dağıtırken yakalandıkları açıklandı.
86. “Sağ Sapmaya Karşı Savaş.” Inprecor S 29,1929, s. 647.
87. “Filistin’de Toprak Savaşı.” Inprecor S 38,1939, s. 809.
88. “Filistin’de Toprak Savaşı.” Inprecor S 42,1929, s. 899.
89. “Filistin’de Toprak Savaşı,” a.g.y., s. 810.
90. “Filistin’de Siyasal Durum,” b.y.
91. “Filistin’de 1 Ağustos,” b.y.
Musa Budeiri, “Filistin Komünist Partisi Tarihi: Enternasyonalizm Mücadelesinde Araplar ve Yahudiler 1919-1948”, İngilizceden Çeviren: Şükrü Alpagut, Yordam Kitap, İstanbul-2012.