“Ağırlık merkezi nüfusun desteğidir. Nüfusun onayını kazanan taraf isyanda üstün gelir.”
‘Toplumun tüm hücrelerini buna göre örgütleyeceksin’ diyor. ‘Bir sınıf statükosu olacak ve bu küreselleşmeyle bağlantılı, emperyalist tahakküm araçlarının güdümünde olacak, o stratejiye dayanarak yerel seviyeye kadar uygulanacak’ diyor. Toplumun tüm kılcal damarlarına yayılan bir sınıf mücadelesi stratejisinden söz ediyoruz. ‘Stratejik ağırlık merkezi, hükümet çalışmalarıyla başarılı bir harekât planı üretecek ve aynı zamanda birleşik bir politikayla dokunmuş olacak. Burada aynı zamanda hükümete verilen görevler de var ve il, ilçe seviyesinde de yürütülecek.
Son dönemde buna örnek verilecek uygulamalar gördük mü? Fazlasıyla gördük. İsteyenler son dönemdeki bir takım davaların ne şekilde geliştiğini incelesinler.
İl ve ilçelerin kılcal damarlarından, iktidar mekanizmalarına, devlet nüfuzunu temsil eden güçlere kadar bir yapılanmadan ve iyi dokunmuş bir bileşik politikadan söz ediliyor. Dolayısıyla, “kurumlar arası çatışma” saçmalıklarını falan bir kenara bırakalım. Elimizde bir politik manifesto var. 21. Yüzyılda kolektif emperyalizmle bütünleşmiş, hem merkezde, hem de komprador rejimlerde, onların egemenlik sistemlerinde gerçekleştirilen uygulamaların politik manifestosundan söz ediyoruz. Şimdiye kadar bir tek satırında terör dediler mi? Bir politik savaş var burada.
Tutuklama Kontrgerilla Stratejisidir
“İsyan güçlerini zararsız hale getirmek, isyan bastırmada ana ilke olmaya devam etmektedir. Zararsız hale getirme, öldürme, tutuklama ve mahkum etme, etki harekatı dahil diğer yollarla alıkoyma, harekât ve tecridi içeren bir çok yöntemle gerçekleştirilebilir.”
Eğer çok büyük insan hakları kurumlarından, çok büyük devlet kurumlarından, çok büyük demokratik uluslararası mahkemelerden söz ediyorsak, buradaki itirafı görmek zorundayız. Ben bu belgenin numarasını verdim. Tekrar ediyorum; bu belgede öldürmeden bahsediliyor. Burada aynı zamanda müttefik kuvvetlere verilen bir yönergeden, bir görevden söz ediliyor. Arkadaşlar “zararsız hale getirmek” ne demek? İnsan işkenceyle, sakat bırakmayla zararsız hale getirilebilir. Ekonomik iflasla zararsız hale getirilebilir. “Zararsız hale getirmek” bin bir yöntemi kapsar. Bunun yorumunu uygulayıcıya bırakıyor ve ne diyor; “öldürme” diyor. “Başa çıkamıyorsan, öldür” yetkisi veriyor. Miloseviçleri yargılıyorlar, göstermelik olarak. Soykırım sanığı ilan ettiklerini, parçaladıkları devletlerde kendi ortaya çıkardıkları Frankeştaynları yargılıyorlar. Ama kendi hukuklarında, emperyalizmin tahakküm hukukunda, devletlere “öldürme yetkisi” veriliyor.
Yani başa çıkamadığı “isyancı”yı öldürme yetkisinden, tutuklama ve mahkûm etmekten bahsediyorlar. Tutuklamanın “karşı ayaklanma doktrini”nde bir metot olarak, stratejinin bir parçası olarak kullanıldığını teyit ediyor. Türkiye’deki tutuklamaları, bir takım garabetlerle hukuk üzerinden açıklamaya çalışanlara armağan olsun. Bu bir kontrgerilla stratejisidir.
Önleyici Saldırının Keşif Kolu: Pentagon Solu
Peki, “etki harekâtı” dâhil, diğer yollarla alıkoyma ne anlama geliyor? “Etki harekâtı”nı kime uyguluyorsun? Adını koyalım; Türkiye’de şu anda “etki harekâtı” uygulanıyor. “Etki harekâtı” medyayı da kapsar. Bir psikolojik harbin adıdır aynı zamanda da.
Biz toplum olarak alıkonulmuş vaziyetteyiz. Hadi bu bir soyutlama diyelim. Bunun haricinde gözaltı kampanyaları alıkoymadır. Giderek alıkoymaya dönüşüyor. Onun yanı sıra ne var? Harekât ve tecridi içeren bir çok yöntemle gerçekleştirilebilir. Tecrit kime? Kim tecrit edilecek? Tecrit edilenler var mı? Var. Görüyoruz tecrit edilenleri. Bu tecrit hem tutuklama kampanyaları veya diğerleriyle bir tecridi içeriyor, hem de liberal toplama kampı tecridini içeriyor. Burada bir soyutlama da var. Bunlar aynı zamanda politik manifesto. Demek ki, bu tecridi kırmaya çalışan, düşman ve hasımlar tecride boyun eğecekler.
Bu itirafı önemsememiz, üzerinde durmamız ve en çok da şuna kafayı takmamız lazım; “zararsız hale getirme” nedir? “Pentagon solu” bir “zararsız hale getirme” yöntemi midir? Solu içinden bastırma bir “zararsız hale getirme” yöntemi midir? “Etki harekâtı” sol içerisinde bir takım “stratejik ağırlık merkezlerine” bağlı koordinasyon merkezleri yaratarak, “turuncu sol” oluşturma çabalarıyla nasıl bütünleşir?
Kapitalist İktidarın Restorasyon Biçimleri
“Uzlaşma, onay kazanmanın ve bu yolla ağırlık merkezini korumanın önemli bir parçasıdır”.
Türkiye’de herkes bunun ne anlama geldiğini öğrendi.
“Uzlaşma başka şekilde ana siyasi sürece karşı çıkacak olanları bu sürece ve böylece isyancıya desteği reddetmeye yönlendirme sürecidir”.
Türkiye’de büyük erdem sayılan uzlaşmayı “karşı ayaklanma doktrini”nin temel metinlerinden birine, en temel tariflerinden biri olarak yerleştiren hangi sınıfsal iradedir? Bunun net olarak kavranması lazım. Bu irade, silahlı bürokrasinin bugün artık işe yaramaz görülen bir kesimini, ideolojik savaş stratejisi içerisinde psikilojik savaşın muhatabı kılarken, kimleri bu uzlaşmaya dahil etmektedir?
Dolayısıyla hiç bir şeyin tesadüfî olmadığını, orta yerde bir kaos olmadığını görüyoruz. Fazlasıyla planlanmış, fazlasıyla düzenlenmiş bir süreçler bileşkesi aşikardır. Bu uzlaşma, yarın başka bir cepheleşme şeklinde devrimcilerin de karşısına çıkacaktır. Şimdilik kendi içlerinde bir hesaplaşmaları söz konusudur. 20. Yüzyılın ikinci yarısının tamamını kapsayan Gladio harplerinin de ne anlama geldiğini biz milliyetçi cepheler tecrübesiyle biliyoruz. Türkiye’de iki tane milliyetçi cephe kurulmuştur. Bu milliyetçi cephelerin aynı zamanda sınıfsal bir uzlaşma yönü de vardır. Devrim korkusuyla ürkütülmüş küçük burjuvazinin önemli bir kesimini, toprak sahiplerini, aslında komprador burjuvaziyle çıkar ilişkisi olan ve bu anlamda sistemi de fazla reddetmeyen yerel burjuvaziyi içeren bir sınıfsal koalisyon, milliyetçi cephe olarak işbaşına gelmişti. O sahtekâr komprador burjuvazi, milliyetçi rolünü oynamıştı. O zamanlar bu büyük sermaye örgütleri en büyük milliyetçilerdi. Devletin şahlanıp düşmanlarını ezmesi için en fazla çağrıda bulunan TÜSİAD’dı.
Kapitalist iktidarın genel restorasyonu süreci yaklaşık olarak dünyada 30 yıldır devam ediyor. Tarih veriyorum ben; 1973’te neo-liberal devlet aygıtının Şili’ye yerleştirilmesiyle başladı. Oradan bu tarafa akan bir tarihten söz ediyoruz. Eskiye dönüşü olmayan uzun vadeli bir plan. Ayrıca dönüşüm vurgusu var. Ve onların tabiriyle; bu tür metinlerin ana esası olan 21. yüzyılın küreselleşmesine, o hiyerarşik ezici yapısına eklemlenme sürecini yaşıyoruz.
25. 03. 2010 tarihindeki “Neo – Gladio” adlı söyleşimizden alıntıdır.
İlk yorum yapan olun